ERKEN HABER - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) uzun süredir gazetecilik yapan Züleyha Karaman, "Bir Liderin Son Sözleri" isimli kitabında, tanıklık yaptığı KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın ölümünden önce hastanede geçirdiği süreci konu aldı.

Türk ve Kıbrıs tarihinde kaynak bir belge olarak yerini alan kitapta, Denktaş'ın söylediği son sözü olarak "Söyleyin onlara, burası bağımsız bir Cumhuriyettir" ifadesi yer alıyor.

ÜÇ KEZ HASTANEYE YATIRILDI

Denktaş’ı bizlerden ayıran acı sürecin başladığı tarih 24 Mayıs 2011’dir. O gün, Kurucu Cumhurbaşkanı geçirdiği beyin kanaması sonucu önce Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne kaldırılır, sonrasında ise Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Hastanesi’ne nakledilir.

40 gün sonra hastaneden taburcu olan Denktaş, 8 Temmuz günü tedavisinin devamı amacı ile Ankara’ya, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne geçer. 25 Ağustos günü burada bir beyin ameliyatı geçiren Denktaş, 30 Ağustos’ta yeniden YDÜ Hastanesi’ne getirilir.

5 Eylül’de bir kez daha operasyona alınan Denktaş, neredeyse iki ay sonra, 29 Ekim’de hastaneden taburcu olabilir.

Uzun bir süre gözlerden uzak bir şekilde dinlenen Denktaş, 15 Aralık günü ilk kez evinden çıkar ve “Benim için ‘ölüyor’ dediler, dışarı çıktım” der.

Ancak ne yazık ki güzel günler kısa sürecektir. 8 Ocak 2012 gecesi bir kez daha rahatsızlanan Denktaş yeniden ve son kez YDÜ Hastanesi’ne kaldırılır. Dört gün sonra organ yetmezlikleri baş gösterir. Diyalize bağlanır. Durumu git gide kötüleşmeye ve umutlar azalmaya başlamıştır.

Kitap Fuarı'nda Atatürk ve Nutuk söyleşisi | MUDANYA Gazetesi

"SİZLERİ KAYBETMEKTEN KORKUYORUM"

Gazeteci Yazar Züleyha Karaman, Denktaş'ın hastalığı sürecini çok yakıntan takip ve tanıklık etti. Karaman, kitabında yer verdiği bilgiye göre, 12 Ocak günü, yattığı yoğun bakımda eşi Aydın Hanım’a: “Camiye gidin dua edin. Dua edin, daha fazla çekmeyeyim” der.

Kıbrıs Türklerinin ölümsüz lideri, bu dünyada geçirdiği son gecede, yaşadığı solunum sıkıntısına rağmen eşine “Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar” şarkısını söyler. Altı evladından üçünü kaybetme acısı yaşamış olan Denktaş, o sırada yanlarında bulunan ve söylediği şarkıya eşlik eden kızı Ender Vangöl’e dönerek, “Sizleri kaybetmekten korkuyorum” sözleri ile fısıldar.

24 saat kadar kısa bir süre sonra ailesinden, milletinden, vatanından bedenen ayrılacak olan Denktaş hala Kıbrıs’ı ve adada yıllarca çile çekmiş Türk halkını düşünmektedir. Kızına Kıbrıs müzakerelerinden bahseder, toprak ayarlamalarına ve iskana değinir ve “Nasıl olacak, nasıl yerleşecek bu insanlar?” diye dertlenir.

Ender Vangöl, babasına bunları şimdi düşünmemesini söyler ama o, “Benim düşünmem gerek” diye yanıt verir.

Bir ara babasının Rumca bir şeyler söylemesi üzerine, “Rumca anlamıyorum baba. İngilizce ya da Türkçe söyle” diyen Ender Vangöl’e, dönemin Rum lideri Hristofyas ve diğer Rum liderleri kastederek, “Söyleyin onlara, burası bağımsız bir Cumhuriyettir!” der ve “Hristofyas!” diye bağırır.

O anı eşi Aydın Hanım: “Hayatı boyunca zaten yoruldu, yoruldu, yoruldu. Nihayet yataklara düştü, yine mücadele etti. Aklı fikri Kıbrıs, Kıbrıs… ‘Hristofyas’ diye bağırdığında yer gök inledi hastanede” sözleri ile anlatmıştır.

Murat Çobanoğlu, mezarı başında anıldı Murat Çobanoğlu, mezarı başında anıldı

13 Ocak 2012 sabahı solunum cihazına bağlanır. İşlem öncesi doktorunun “Denktaş Bey, böyle bir müdahale yapmam gerek, ne dersiniz” sorusu üzerine, “Ne gerekiyorsa yapın” diyerek izin verir.

Ne yazık ki aynı gün saat 22:00’de gelen vefat haberi ile Türk ulusu büyük bir evladını, Kıbrıs Türk halkı efsane liderini kaybeder.

Koca bir tarih göç etmiştir.

“Onsuz cennete girmem” dediği Türkiye’nin garantörlüğündeki bağımsız KKTC ise bıraktığı en büyük mirası olmuştur.

Rauf Denktaş1

"BU DEVLETİN KIYMETİNİ BİLELİM"

Bütün ömrünü Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliği için, bağımsızlığı ve özgürlüğü için, kısacası Kıbrıs Girit olmasın diye harcamış olan Denktaş’ın 15 Kasım 2000 tarihinde, KKTC Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaptığı konuşma ise fikirsel mirasının özeti gibidir:

“Düşünmenizi istiyorum. 1974’e kadar Ada’da hangi hakkınızı tanıyorlardı? Kurmuş olduğumuz müşterek cumhuriyete sahip çıkanlar bizi devletsiz bırakanlar, sadece bize azınlık statüsü öngörenler, bize acaba hangi hakkı vermişlerdi? Tapunuzdan başka neyiniz vardı? Tapusu olanlar için, o tapulu mallarınıza gidebiliyor muydunuz? Korkusuz uyuyabiliyor muydunuz? Gece gündüz Anadolu’ya bakarak; ‘ne zaman geleceksiniz kardeşlerimiz, artık geliniz, bizi yok ediyorlar’ diye dua ediyor ve kahramanca hak ve hukukunuzu, hürriyetinizi korumaya devam ediyordunuz.

Bugün bu çocuklara ne bırakacağız, bu gençlere ne vereceğiz diye düşünemezsiniz. Çünkü can ve kan pahasına onlara bir devlet yaratan sizlersiniz. Bir cumhuriyet kuran sizlersiniz. Göndere bayrak diken, dünyaya karşı ‘ben varım ve beni bu memleketten süremezsin, beni Anavatanım’dan ayıramazsın, Anavatanım’ın Kıbrıs üzerindeki haklarını yok edemezsin’ diyen sizler bu çocuklara bir devlet devredecektir.

Bu devletin kıymetini bilelim, devletsiz insan köle olmaya mahkumdur. Altımızdan devletimizi almaya çalışıyorlar. Kendilerine bunu alamayacaklarını, buna müsaade etmeyeceğimizi duyurmanın günüdür.”

“Biz Anavatan’ın ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıyız. Biz 400 yıl burada bayrağı yere düşürmemiş, Türk asıllı, Türk olmanın güvenliği, Türk olmanın gururu içinde yaşayan Türk insanlarıyız. Kan bir, can bir, dava bir, bayrak bir… Hürriyetimizi birlikte koruyacağız. Bunun başka şekli yoktur.”

“Barış yolu, devletimizi korumaktan, devletimizi tanıtmaktan geçer. Barış yolu sanki zayıfmışız, sanki yok olmak üzereymişiz, sanki bitmişiz gibi onun bunun önümüze sürdüğü yalan dolan dolu teklifleri kabul etmekten geçmez. Biz namuslu, gururlu insanlar olarak barış istiyoruz. Sağlam barış istiyoruz. Şehitlerimize layık, Anavatanımıza layık, Türklüğümüze layık, kendi insanımıza layık, devletimizin esas alındığı bir barış istiyoruz.”

Her ne kadar geç kalınmış olsa da Denktaş’ın davasına ve mirasına sahip çıkılmalı, tüm Türkiye ve tüm KKTC gür bir sesle bütün dünyaya haykırmalıdır: