8 Temmuz benim için biraz özel bir gün. İz bırakmayan estetik bir operasyon sonrası doktorumla yüzleştiğim gün.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) biz askerlerin gideceği üç adresten biriydi ve benim operasyonum orada oldu.
Gerçi şimdi adı GEAH oldu ama benim için her zaman GATA ve üzülüyorum yeni tabelasını gördükçe. Fakat konumuz şimdi bu değil, onu ilerde uzunca dertleşiriz.
Çocuk yaşta askeri okula gidince bazı kelimelerde sadece sizin mesleki hayatınızda yer aldığı kadar anlam taşıyor. Benim için operasyonun anlamı, vatanı ve vatandaşı tehdit eden bir unsurun etkisiz hale getirilmesi için düzenlenen planlı harekattı o ana kadar.
Ve daha sonra bir yoğun bakım ünitesinde duydum bu kelimeyi gözlerim yarı açık yarı kapalı iken.
"Operasyon başarılı geçti şükür, İlker durumun iyi."
Dediğim gibi GATA bizim cebimizde yer alan üç adresden biriydi şayet operasyonda olacaksak.
Kabir, GATA ya da ailemizin yanı idi bu adresler, öyle öğrenmiştik hepimiz.
Ben o gün bir asker olarak gitmemiştim GATA'ya üzerinde asker kimliği çıkmış bir terörist olarak bulunuyordum ve Türk hekimlerine emanettim.
Trafik terörüne sebebiyet vermiş bir dikkatsizdim.
Bir trafik kazası geçirmiş boynumu kırmış ve kaza mahalinden beni alan ambulans kimliğimin tesbitiyle GATA'ya getirmişti 5 Temmuz öğleden sonrası.
Ama onlar için ne olduğum, neden orda olduğumun önemi yoktu, sadece hayat kurtarmaktı işleri.
Boynumda bir kırık olduğu tesbit edilince beyin cerrahi ekibi operasyon gerektiği için ameliyat etmişti beni. 3 gün yatmıştım yoğunbakımda.
İz kalacak mı?
Dış görüntü bizler için hayatın en önemli detaylarından biri değil mi? Anlatacağım hikayede aslında tamda bu.
Ameliyat olmam kaçınılmaz ve beyin cerrahi ekibi hazırlıklara başlıyor. O gün orada olan ekip bu ameliyatı yapabilecek yetenekte bir ekip ama hocalarını arıyorlar vaka bilgisi vermek için.
Yaşadığım sürece saygıyla ve minnetle bahsedeceğim Prof.Tbp. Alb.Altay Bedük hocayı arıyorlar yani.
Durumu anlatıyorlar ve Altay Hoca "yapın arkadaşlar ameliyatı" diyor, O gün bir seyahat için evden çıkacağı anda.
Sonra hastanın yaşı geçince konuşmada, "Hasta çok gençmiş, hemen geliyorum." diyor ve belki de parasını ödediği, aile ya da arkadaşlarını kızdıracak olan seyahat iptalini gerçekleştiriyor.
Çok uzatmayım operasyonu gerçekleştiriyor ekibi ile birlikte.
8 Temmuz akşam üstü kendime biraz geldiğimde de Altay Hoca ve ekibi girdiler kapıdan.
Çok uzatmayım operasyonu gerçekleştiriyor ekibi ile birlikte.
8 Temmuz akşam üstü kendime biraz geldiğimde de Altay Hoca ve ekibi girdiler kapıdan.
"İlker sana bir boyun operasyonu yaptık, boynunu önden açtık ve kırık iki kemik arasına bir metal yerleştirdik." dedi.
Benim ilk sorum ise "İz kalacak mı?" oldu, sesim bir fare vıcırtısı kadar bile çıkmıyordu ama. :))
"Yok iz kalmaz." dedi.
Sonradan farkettim boyundan aşağı vücudumun hiçbir yerini hissetmiyor sadece kollarımı kaldırıyordum. Ellerimi dahi kullanamıyordum ama "iz kalacak mı?" sorusu gelmişti ilk aklıma.
Elbette sağlık personeli bu müstakbel tabloyu çok önceden biliyordu.
Operasyon başarılı geçmişti derken aslında söylemeye çalıştıkları ama alıştıra alıştıra söyleyecekleri şey "ölmeni engelledik ve nefes alıyorsundu."
Ben hala dış görüntümün bozulmamış olması sevinciyle gelen doktor ve hemşirelere sağlık durumumu soruyordum ve onlar ise yılmadan usanmadan anlatıyorlardı ama yorgunlukları yüzlerinden belliydi.
Bir haftadır klinikte nöbetçi olduğunu öğrendiğim doktor, gün aşırı yoğun bakım nöbetine gelen hemşireler ve bütün yatakları dolu bir yoğun bakım ünitesi. Operasyondan yaralı gelen vakaları oprasyona alıyorlar saatlerce ameliyathanede kalıyorlar ve sonrada yoğun bakımda takip ediyorlardı.
Süheyla Hemşireyi hiç unutmam o günlerden. Gözümü ne zaman açsam karşımdaydı Süheyla Hanım. Pamukla ufak ufak ağzıma su veriyordu her istediğimde ve "su içmeye başlada ikimiz de kurtulalım şu çileden" diye şaka yapıyordu. Süheyla Hemşire stajyer bir askeri hemşireydi ve çok gençti ama yaşına görede çok anaç.
Dün Konya'da iki şehidimiz vardı. Bir doktorumuz ve bir askerimiz şehit olmuştu. İkiside operasyon ehliydi, ikiside operatör ve farklı şekillerde savaşıyorlardı vatanın sağlığı için.
Mekanları cennet olsun.
Artık sargılarım açılmıştı ama uzun süre bir boyunlukla devam edecektim tedaviye. Tekerlekli sandalyemde zorlukla oturuyor ve fizik tedavi aşamasına hazırlanıyordum. Altay Hoca geldi, "İz kalmamış değil mi İlker" dedi.
"Evet hocam hiç iz kalmamış" dedim ve karşılıklı kahkaha attık.
Evet gerçekten boynumda operasyonun yapıldığı 5-6 cm lik keside iz yoktu. Ellerimi kullanamıyordum, vücudumdaki duyu kaybı geri gelmişti, yürüyemeyeceğimi biliyordum ama iz kalmamıştı.
Altay Hoca genç bir hastanın kendini daha mutlu hissetmesi ve kozmetiğinin bozulmaması için estetik yapmıştı kapama dikişlerini. Bu kadar ince düşünmüş, ince işcilik çıkarmış ve 2-3 saatte tamamlayacağı operasyonu 6-7 saate uzatmıştı o yoğun ameliyathane trafiğinde.
Burada Altay Bedük Hoca ve Süheyla Yedipirli Hemşire sadece bir örnek ve benim zor durumumu kolay atlatmamı sağlayan bir örnek.
Birgün mutlaka ihtiyaç duyacağız o silahsız savaşçılara ve o gün belkide keşke kıymetini bilseydik diyeceğiz.
Keşkelere kalmadan bilelim her meslek erbabının kıymetini ve vatan için her birinin ne kadar önemli olduğunu unutmayalım.
Belki hepimiz doktor ya da mühendis olamayacağız ama doktorlar mühendisler yetiştiren okulların sıralarını yapan bir marangoz ya da eğitimi dizayn eden eğitimciler olacağız ama hepimiz çok değerliyiz ve değer bildikçe değerli olacağız.
Selam olsun binlerce Altay Hoca ve Süheyla Hemşirelere koskoca saygı dolu selam.